Enerji & Politika
11 Aralık 2014 Perşembe
5 Nisan 2014 Cumartesi
Haftanın Dikkat Çeken Haberleri
Haftanın öne çıkan haber başlıkları şu şekilde:
Avrupa'nın Rus Gazından Vazgeçmesinin Bedeli 215 Milyar Dolar
“Avrupa, istediği takdirde Rusya’ya karşı olan doğalgaz bağımlılığından kurtulabilir, ancak bunun maliyeti 215 milyar dolar olur.” Bu tespit ünlü finansal danışmanlık şirketi Sanford C. Bernstein & Co. tarafından yapıldı.
Vedomosti gazetesinin haberine göre, Avrupa Birliği’nin, Rus doğalgazına kısa vadede sırt çevirmesi için 215 milyar dolarlık yatırıma ihtiyaç duyduğu belirtilen şirket raporunda, bunun doğalgaz sıvılaştırma terminalleri inşaası, nükleer santraller, alternatif enerji ve yeni kömür yatakları için gerekli olduğu ifade edildi.
Avrupa’nın, bugün Asya ülkelerine ihraç edilen sıvılaştırılmış doğalgazın bir bölümününü kendine yönlendirmesi yoluyla da yılda ek olarak 27 milyar metreküp doğalgaa sahip olabileceğine dikkat çeken şirket, ancak bunun Rus gazından daha pahalıya mal olacağını ve 40 milyar dolarlık kek maliyet yaratacağını hesapladı.
Avrupa’nın ABD’den de yılda 30 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğalgaz alabileceği, ancak bunun da Rus gazına göre çok daha pahalıya geleceğine dikkat çekiliyor.
Japonya, Fukushima Sonrası Nükleer Sayfasını Yeniden Açıyor
Japonya Fukushima sonrası enerji politikasını onaylamaya hazırlanıyor.
İktidar partileri tarafından oluşturulan grupların anlaşmasının ardından Japonya nükleer enerji kullanımını kabul eden ve tüketim ve üretime rehberlik edecek politikayı onaylamak üzere.
İktidardaki Liberal Demokrat Parti ve koalisyonun küçük ortağı New Komeito, nükleer enerjiyi “önemli bir bazyük enerji kaynağı” olarak tanımlayan Şubat’ta sunulan politika taslağı üzerinde haftalardır devam eden tartışmları tamamlamaya hazırlanıyor.
LDP’li yasa koyucu Taku Yamamoto basın konferansında planın onay için Kabine’ye sunulmasından önce partilerin bugünkü anlaşmayı görüşmek üzere kendi üyeleriyle toplantı yapacağını söyledi.
Komeito uzun zamandır temiz enerji hedefinin dahil edilmesi yönünde kampanya yürütüyor olsa da, her iki taraf da ödün verdi. New Komeitolu Tetsuo Saito, plana “Japonya, önce açıklanan hedefleri aşan seviyelerde temiz enerjiyi uygulamaya koymayı amaçlayacaktır” cümlesinin eklenmesine karar verdi. Önceki hedefler, 2030′a kadar ülkenin elektiğinin yüzde 20′sinin temiz enerji ile sağlanmasını öngörüyor.
Eklenen cümle partilerin önceden öne sürdüğü teklifleri yumuşatıyor. Partiler geçtiğimiz hafta temiz enerjinin, “kaydadeğer” oranda eski hedeflerin üzerinde olacağını söylemişti.
Japonya şu anda enerjisinin yüzde 1.6′sını rüzgar, güneş ve diğer yenilenebilir kaynaklardan sağlarken, hidroelektriğin oranı yüzde 8.4.
Rusya'ya Bağımlılığın Azaltılması İçin Avrupa'da Bir "Enerji Birliği" Oluşturulmalı
Polonya Başbakanı Donald Tusk, Ukrayna krizinin ardından enerjide Rusya’ya bağımlılığın azaltılması için Avrupa Birliği’nde bir ‘enerji birliği’oluşturulması gerektiğini söyledi.
Tychy kentinde konuşan Polonya Başbakanı Donald Tusk, kaya gazı ve kömürden de istifade ederek enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine ilişkin planını anlattı.
Tusk, ‘Potansiyel doğalgaz krizlerini hesaba katarsak, gaz tedariğinde kriz yaşanması ihtimaline karşı ‘gaz dayanışması’ için daha etkili bir mekanizma kurmalıyız’ dedi.
2009 yılında Ukrayna’daki durum sebebiyle yaşanan doğalgaz krizine işaret eden Tusk, ilk kez o dönemde Avrupa’da bu alanda bir birlik kurulması fikrinin ortaya çıktığını söyledi. Tusk, enerjinin ortak satın alımı da dahil olmak üzere enerji güvenliğinin artırılması için planlarını Avrupalı ortaklarına sunacağını belirtti.
Tusk, ‘Ukrayna’daki konjonktür enerjide bağımsızlığın, ekonomik bağlamın da ötesine geçen öneminin yalnızca Polonya değil, tüm kıtada arttığını gösteriyor’ dedi.
Polonya Başbakanı, şu anda 28 AB ülkesinden 10′unun Rus doğalgazına bağımlılığının çok yüksek olduğunu, bunlardan bazılarının bağımlılığının yüzde 100 seviyesine vardığını söyledi.
Ukrayna’ya komşu AB ülkeleri arasında yer alan Polonya, tükettiği doğalgazın üçte ikisini Rusya’dan satın alıyor.
AB liderleri, 20-21 Mart’taki zirvelerinde Avrupa Komisyonu’nu, enerjide Rusya’ya bağımlılığı azaltmak için bir plan hazırlamakla görevlendirdi. Komisyon’un tekliflerini 26-27 Haziran’daki AB zirvesi öncesinde açıklaması bekleniyor.
Bu sırada Rusya, Ukrayna’ya sattığı doğalgazın fiyatını yüzde 40′ın üzerinde artırma kararı aldı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’nın eski Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in Kasım ayında Avrupa Birliği ile Ortaklık Anlaşması’na imza atmaktan vazgeçmesi üzerine komşusuna sattığı doğalgazda indirime gitmişti.
1 Nisan'a Kadar Bien Metreküpü 268,5 Dolar Olan Rus Doğalgazının Fiyatı 485 Dolara Çıktı
İki gün önce Ukrayna’ya sattığı doğalgaz fiyatında yüzde 43,5 artışa giden Rusya bir zam daha yaptı. 1 Nisan’a kadar bin metreküpü 268,5 dolar olan doğalgaz fiyatı 485 dolara çıktı.
Rusya Başbakanı Dimitri Medvedev, Ukrayna ile 2010’da yaptıkları anlaşmayı sonlandırdıklarını belirterek zammı duyurdu.
Rus doğalgaz devi Gazprom’un CEO’su Alexei Miller de Ukrayna’ya sattıkları bin metreküp doğalgaz karşılığında 485 dolar alacaklarını söyledi.
Miller, Ukrayna’nın Rusya’ya doğalgazdan kaynaklanan 2,2 milyar dolar borcu olduğunu açıkladı.
Ukrayna Enerji Bakanı Yuri Prodan, fiyatın çok yüksek olduğunu belirtti. Prodan, “Ukrayna ekonomisi gaz için böyle bir fiyat ödememeli. Bu siyasi bir fiyattır” dedi.
Bağımsızlık referandumunun ardından Kırım’ı ilhâk eden Rusya, 1 Nisan Salı günü Ukrayna ile önceden yaptığı Kırım karasularıyla ilgili anlaşmayı feshetmişti. Anlaşma, Rus Karadeniz Donanması’nın Kırım’da kalmasına karşılık Ukrayna’ya doğalgaz indirimi sağlıyordu.
Ukrayna eski Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in 2013 Kasım ayında Avrupa Birliği ile Ortaklık Anlaşması’nı askıya alıp Rusya ile anlaşma yapması üzerine doğalgaz fiyatı düşmüştü. Bin metreküp doğal gazı 400 dolara satan Rusya, fiyatı 268,5 dolara çekmişti.
Yanukoviç’in aylar süren gösterilerin ardından devrilmesiyle, Rusya-Ukrayna ilişkileri gerildi. Rusya, Kırım’ı 16 Mart’ta yapılan referandum sonucuna dayanarak ilhak etti. Ukrayna’ya doğalgaz satışında uygulanan indirimler de geri alındı.
Kaynak: Enerji Enstitüsü
24 Mart 2014 Pazartesi
Rüzgar Enerjisi 2
Yerküreye ulaşan bütün Güneş enerjisinin
sadece %2’si rüzgara dönüşür, fakat bu kadarı bile büyük miktarda enerji
demektir. Günümüzde türbinler helikopter pervanelerine benzeyen rotor
kanatlarla rüzgarı toplar. Yerden yükseldikçe ters akıntılar azaldığı için bu
türbin kanatları yüksek kulelere monte edilir.
Rüzgar türbinlerinin büyüklüğü, yalnızca
onlarca vat üreten mikrotürbinlerden milyonlarca vat(megawatt) üreten çok büyük
türbinlere kadar çeşitlilik gösterir. İki temel türbin vardır: yatay eksenli
türbinler(geleneksel yel değirmenlerinde olduğu gibi dik dururlar) ve dikey
eksenli türbinler(türbin topaç gibi kendi etrafında döner).
Günümüzdeki türbinlerin çoğunun, yel
değirmenleri gibi rüzgarı karşısına alarak yere paralel bir mili döndüren
kanatları vardır. Bunlar Yatay Eksenli Rüzgar Türbinleri(YERT) olarak bilinir.
Dikey Eksenli Rüzgar Türbinleri’nde(DERT) ise ana mil dik durur ve kanatlar
onun etrafında topaç gibi döner. En gelişmiş DERT türüne mucidinin adı olan
Darrieus denilir. Bu türbinlerin çok hızlı dönen dört kanadı vardır ve
görüntüsü yumurta çırpacağına benzer.
YERT’ler en verimli rüzgar türbinleridir.
Fakat bu uzun türbinlerin kurulması, büyük vinçler ve uzman operatörler gerektirdiğinden
zorlu olabilir.
DERT’ler ise, sözgelimi Darrieus türbinleri,
uzun kuleler gerektirmez, ama onları hareket ettirmek için de kuvvetli
rüzgarlar gerekir. DERT’lerin yönünün rüzgara dönük olması gerekmez, fakat pek
çoğu elektrik üretmede YERT’ler kadar verimli değildir.
Rüzgar türbinin gücü rotor kanatlarının
büyüklüğüne ve rüzgarın hızına bağlıdır. Büyük kanatlar ve kuvvetli rüzgarlar
daha fazla güç üretir. İki buçuk megawatt’lık bir türbin yılda 6,5 milyon
kilowatt-saat elektrik üretebilir, yani 1400 evin elektrik ihtiyacını
karşılayacak, 230 milyon fincan kahve yapacak ya da bir bilgisayarı 2250 yıl
çalıştıracak kadar.
Modern rüzgar türbinleri, ilk yel
değirmenlerinden bu yana epey gelişme kaydetti. Rotor kanatları kulenin üzerine
oturtulan ve kabin olarak da bilinen motor yuvasına bağlıdır. Günümüzde
türbinlerin çoğunun üç kanadı vardır. Kanatlar elyaf, polyester, fiberglas gibi
kanadın kırılmadan bükülmesine olanak tanıyan modern malzemelerden yapılır.
Rüzgarı tutabilmeleri için uçak kanadı şeklinde yapılırlar. Çelik kuleler kısım
kısım üretilir, sonra vinçlerle yerlerine kaldırılıp orada birleştirilir. Motor
yuvası içinde jeneratör, dişli kutusu ve elektronik kontrol ünitesi bulunur.
Türbinlerin çoğunun sadece iki ya da üç kanadı vardır. Kanat sayısının daha
fazla olması durumunda çok kuvvetli bir rüzgar estiğinde rotoru parçalayabilir.
Rüzgar türbinlerinin kanatları dakikada 10 ile 22 tur döner. Kanat uçlarının
hızı saatte 300 km’ye kadar çıkabilir. Dünyanın en büyük türbini olan E-126’nın
kanatlarının uzunluğu 80 metredir ve 138 metre yüksekliğinde ki bir kule
üzerine yerleştirilmiştir.
Yazan: Burak TATLISU
17 Mart 2014 Pazartesi
Rüzgar Enerjisi 1
Rüzgar
enerjisi yüzyıllar boyunca Pers ülkesi ve Hollanda’dan Amerika Birleşik
Devletleri’ne kadar birçok yerde su pompalamak ya da tahılları ‘değirmenden
geçirmek’(öğütmek) için kullanıldı. Bugün tüm dünyada hala birkaç yüz bin yel
değirmeni su pompalamada kullanılıyor. Rüzgar türbini adı verilen modern yel
değirmenleriyse rüzgar enerjisini elektriğe dönüştürüyor. Bu rüzgar enerjisi
evlerimizi, işyerlerimizi ve fabrikaları aydınlatan ve ısıtan, hatta elektrikli
arabaları çalıştıran elektriği üretiyor.
MS. Yaklaşık 7 yüzyılda ilk ilkel yel değirmenleri Persler tarafından kanatları yatay bir konumda duracak şekilde yapılmıştı. 1180 yılı civarında yel değirmenleri Avrupa’ya ulaştığında, kanatlar Hollanda ve Birleşik Krallık’ta görmeye alıştığımız şekilde dikey olarak konumlandırılmaya başlamıştı.1745 yılında İngiliz mühendis Edmund Lee yel değirmenini yüzü rüzgara dönük olacak şekilde otomatik olarak döndüren kuyruk fanını icat etti.
Kuzey Amerika’da, geniş kanatlı Hollanda tarzı yel değirmenlerine kıyasla küçük kanatların rüzgarı daha iyi topladığı fark edildi. Rüzgar pompaları hala ABD’deki birçok çiftlikte derin kuyulardan su çekmede kullanılıyor.
Yel Değirmenleri
MS. Yaklaşık 7 yüzyılda ilk ilkel yel değirmenleri Persler tarafından kanatları yatay bir konumda duracak şekilde yapılmıştı. 1180 yılı civarında yel değirmenleri Avrupa’ya ulaştığında, kanatlar Hollanda ve Birleşik Krallık’ta görmeye alıştığımız şekilde dikey olarak konumlandırılmaya başlamıştı.1745 yılında İngiliz mühendis Edmund Lee yel değirmenini yüzü rüzgara dönük olacak şekilde otomatik olarak döndüren kuyruk fanını icat etti.
Rüzgar Pompaları
Kuzey Amerika’da, geniş kanatlı Hollanda tarzı yel değirmenlerine kıyasla küçük kanatların rüzgarı daha iyi topladığı fark edildi. Rüzgar pompaları hala ABD’deki birçok çiftlikte derin kuyulardan su çekmede kullanılıyor.
Rüzgar Gücünün Artıları
- Kömür ve doğal gaza temiz bir alternatiftir. Rüzgar türbinleri atık üretmez ve sadece inşa edilmeleri sırasında kullanılan fosil yakıtların ürettikleri dışında sera gazı da üretmez.
- Rüzgar yenilenebilir bir kaynaktır; petrol, doğal gaz ve kömür gibi bugünkü başlıca enerji kaynaklarımızın aksine, tekrar tekrar kullanılsa da tükenmez.
- Rüzgar çiftliklerinin yakıta gereksinimi yoktur. Türbinlerin inşa edilmesinin bir maliyeti vardır,ama rüzgar bedavadır.
- Rüzgar türbinlerinin etrafındaki arazide tarım yapılabilir.
- Rüzgar türbinleri ücra yerlerde elektrik tedarik etmek için iyi bir yöntemdir.
- Rüzgar enerjisi giderek ucuzlamaktadır.
Rüzgar Gücünün Eksileri
- Rüzgar öngörülemez; bazı günlerde hiç esmez, bazı günler fazlasıyla eser.
- Rüzgar çiftlikleri kurmaya uygun yerler genellikle sahillere yakındır ve buralarda arazi fiyatları yüksektir.
- Rüzgar türbinlerinin çirkin göründüğünü ve kırsal alanların görüntüsünü bozduğunu düşünen insanlar vardır.
- Türbinler bazen kuşları öldürebilir.
- Türbinler radar sistemlerini ve yakın yerlerde yaşayanların televizyon alıcılarını etkileyebilir.
- Türbinler gürültülü olabilir. Eski rüzgar jeneratörleri gece gündüz, insanları çılgına çevirebilecek, yavaş ama sürekli bir uğultuyla çalışmaktaydı. Fakat günümüzde genellikle çok daha sessiz çalışmaktadır.
Yazan: Burak TATLISU
4 Mart 2014 Salı
Venezuela'daki Olaylar ve Petrol Endüstrisi
Venezuela’da iki
haftadır devam eden gösteriler, şimdiye kadar en az 13 kişinin ölümüne neden
oldu. Ancak bunun yanı sıra ayaklanmaların petrol endüstrisi için ne ifade
ettiği soruları da sorulmaya başlandı. Bunun nedeni, ülkenin döviz gelirinin
%96’sının petrolden sağlanması.
Artan suç oranı, artan enflasyon ile gittikçe kötüleşen ekonomi ve temel tüketim mallarının
yokluğu, henüz geçen Nisan ayında seçilen başkan Nicolas Maduro’yu sürekli
baskı altına sokmakta.
Bu protestolar petrol üretimini veya petrol arıtılmasını etkiler mi?
Kısa vadede hayır. Çünkü
protestolar daha çok büyük şehirlerde yoğunlaşmış durumda ve bu şehirler
ülkenin petrol üretiminin yapıldığı Orinoco Bölgesi, Maracaibo Gölü ve Monagas
Eyaleti gibi bölgelere uzak bulunmakta.
Venezuela rafinerileri daha çok
ihracat için inşa edilmiş ve ülkenin Karayip kıyısına, yani Kuzey tarafına
yerleştirilmiş durumda. Böylece ürünlerin ve ham petrolün yurtdışına
gönderilmesi konusunda hiçbir zorluk yaşanmamakta.
Venezuela günlük ortalama 2.2
milyon varil petrol ihraç etmekte ve ülkenin ihracatının ilk sırasında ABD yer
almakta
Daha önce hiç protestolar petrol üretimini etkiledi mi?
Evet. 2002-2003 yılında,
Chavez’e karşı düzenlenen ve iki ay süren bir grevden dolayı üretim günlük
ortalama 3 milyon varilden günlük ortalama
25 bin varile kadar geriledi.
Yine bu 2002-2003 olayları
esnasında rafineriler işçiler tarafından durduruldu. Bunun üzerine hem ihracat,
hem de yerel dağıtım (benzin ve dizel ile birlikte yemek pişirme ihtiyacı için
doğalgaz gibi) da bu olaydan etkilendi. Rıhtım ve iskeleler de dönem
hükümetinin işini zorlaştırmak için çalışmadı.
Grevi takip eden haftalarda,
neredeyse şirketin (PDVSA- Venezuela Petrolleri Şirketi) çalışanlarının
neredeyse yarısı kovuldu.
Eğer protestocular petrol tesislerine ulaşmaya çalışırsa hükümet buna hazırlıklı mı?
Evet. Petrol Bakanı Rafael
Ramirez’in söylediği kadarıyla PDVSA’nın bir plânı mevcut. Geçmiş yıllarda bu
plânlar, petrol üretim bölgeleri ve rafinerilerde asker bulundurma fikrini de
içermekteydi. Ancak şimdiye kadar protesto liderleri, petrol tesislerine doğru bir
yürüyüş çağrısında bulunmadı.
Dünya piyasasında Venezuela petrolünün önemi nedir?
Venezuela GüneyAmerika’daki en
büyük petrol ihracatçısıdır ve ABD de Venezuela’nın en büyük müşterisidir. Aynı
zamanda Asya ile kurduğu bağlantıları sayesinde Venezuela, Asya’ya da günlük 1
milyon varil petrol satmaktadır.
PDVSA’nın bir şubesi de “Citgo”
adı altında ABD’de bulunmaktadır. Citgo, günlük 750 bin varil rafine etme ağına
sahiptir. Şirket daha çok Venezuela ham petrolünü almaktadır. Aynı zamanda
Valero Energy ve Chevron gibi şirketler de Venezuela petrolünü işlemektedir.
Asya kıtasında da PDVSA şirketi, Çin’in
Venezuela hükümetine borç para vermesi karşılığında, Çin hükümeti için
çalışmaktadır (Bu borcun 36 milyar dolar olduğu söyleniyor).
Yine Venezuela, Küba’nın ve
Karayipler’de bulunan bir düzineden fazla adanın en büyük petrol
tedarikçisidir.
Protestolar ham petrol fiyatlarını etkilemekte midir?
Özellikle geçen hafta, Venezuela’daki
olayların ham petrol fiyatlarında değişim yaşattığı doğrudur, ancak petrol
işletmeleri bu olaylardan dolayı iş durdurmayacaklardır.
Protestolar, Venezuela’nın yerel petrol arzını etkileyebilir mi?
Evet. PDVSA, boru hatları ve
tankerlerle günde 700 bin varil kadar petrolü rafinerilerinden yerel pazarlara
ulaştırmakta. Ancak Venezuela’nın merkez bölgesindeki benzin istasyonlarına
tankerlerle yapılan dağıtım kısmen kesintiye uğramış durumda.
Yine daha önce benzin
istasyonlarına dağıtımda gecikmeler olduğu dağıtıcılar tarafından belirtildi.
Bunun üzerine Ramirez, PDVSA’yı, “faşist kuşatması” altındaki bölgelere yakıt
dağıtımının durdurulması konusunda uyardı.
Protestolar benzin ithalatını etkileyebilir mi?
Hayır. Venezuela, günde
ortalama 100 bin varil kadar petrol ithal etmekte ve bu petrol, kıyıya yakın
rafinerilere ulaştırıldığından bir sorun çıkmamakta.
Kolombiya’dan gelen doğalgaz ile ilgili bir sorun yaşanabilir mi?
Olabilir. Venezuela, daha çok
elektrik üretme amacıyla, Kolombiya’dan doğalgaz satın almakta. Daha önce
yaşanan olaylar, gaz borularını da etkiledi. Ancak şu ana kadar protestolardan
dolayı bir doğalgaz kesintisi olmadı.
Kaynak: Reuters
22 Şubat 2014 Cumartesi
Türkiye'de Petrokimya Sanayii
Petrokimya
sanayi temel hammaddeleri olan nafta ve gasoil gibi sıvı petrol ürünlerinden
veya doğal gazdan hareketle, organik ilk, ara ve nihai mallar üreten bir sanayi
dalıdır.
Petrokimya
sanayi ürünleri nihai tüketiciye öylesine değişik şekillerde ulaşmaktadır ki,
çoğu kez tüketici günlük hayatta hemen her an kullandığı pek çok maddenin
petrokimya sanayi ile ilişkisinin farkında değildir. Oysa, plastikten mamul
naylon kaplar, çeşitli sanayi parçaları, oyuncaklar, torbalar, ilaç ve deterjan
şişeleri, otomobil lastikleri, boru, hortum ve contalar, sentetik elyaftan
mamul giyim eşyaları, ipler, yapı ve ambalaj malzemeleri, temizleme maddeleri,
şampuanlar, boyalar, yakıt katkı maddeleri
yüzlerce ürün petrokimya sanayinden hareketle üretilmektedir.
Türkiye’de plastik sanayi genel olarak bir
yan sanayi durumunda olup henüz istenilen düzeye ulaşamamıştır. Kalite,
standart ve teknolojik düzey bakımından gelişmiş dünya ülkelerinin gerisinde
kalmaktadır.
Ülkemizde plastik tüketimi, genelde ev
eşyası biçiminde yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Batı ülkelerinde ise
böyle bir tüketim türü yok denecek kadar az olup plastik tüketimi otomotiv,
beyaz eşya, kimya ve elektronik sanayinde yoğun girdi olarak kullanılmaktadır.
Finansman yetersizliği, nitelikli eleman sıkıntısı, hammadde fiyatlarının
sürekli yükselmesi, plastik mamullerinin denetime tabi tutulmaması ve kalite
standart kontrolünün olmayışı ülkemizde sektörü olumsuz etkileyen belli başlı
faktörler arasında yer almaktadır. Ayrıca Gümrük Birliği’ne girmiş olan
Türkiye’nin Avrupa Birliği ülkelerine mensup, patentli firmalar tarafından
yapılan, büyük ölçek ve modern teknoloji ile gerçekleştirilen üretime karşı
yeterli rekabet gücüne sahip olmaması en önemli dezavantajı oluşturmaktadır.
Bu nedenle
sektörün canlılık kazanabilmesi, gelişebilmesi, çağdaş teknoloji ve üretim
standartlarını gerçekleştirmesi, kısaca rekabet gücü kazanabilmesi için gerekli
teşvik ve önlemlerin alınması zorunlu görülmektedir.
Yazan: Burak TATLISU
Kaynak: "Petrokimya Sanayii", İzmir Ticaret Odası (Yayın no: 33)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)