Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ‘nın yeni yayınlanan bir
raporuna göre rüzgar enerjisi 2050 yılına kadar dünyadaki enerji ihtiyacının
%18’ini karşılayabilecek. Ancak bu hedefe ulaşılabilmesi için şu anlık üretilen
300 gigawattlık enerji 8-10 kat arasında arttırılmalı, aynı zamanda rüzgar
enerjisine 2012 yılında olan 78 milyar dolarlık yatırım da yıllık 150 milyar
dolara çıkarılıyor.
Yayınlanan rapor (2009 yılında yayınlanmış olan bir belgenin
güncellenmiş hali), rüzgarın daha çok işlenmesini tasarlayarak 2050 yılında,
ilk yol haritasında tasarlanan %12’lik rüzgar enerjisi payını arttırmak
istiyor. Aynı zamanda rapor, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD)
Avrupası’nın rüzgar enerjisi üretimindeki liderliğini 2020 veya 2025 yılında
Çin’e kaptıracağını söylüyor, ABD ise Avrupa ve Çin’in arkasında üçüncü sırayı
alacak. Yine bu rapora göre rüzgar enerjisine geçiş 2050 yılından itibaren her
yıl 4.8 gigaton CO2 salınımını azaltacak (Özellikle de Çin’de). Bu salınımdaki
düşüş Avrupa’nın yıllık CO2 salınımından daha fazlasına denk gelmekte.
Günümüz rüzgar enerjisi ile ilgili olan teknolojik
gelişmeleri ve küresel enerji şartları, uzun vadede daha yüksek hedefler
koyulmasının başlıca nedenleri. Rüzgar tribünlerinin direkleri ve bıçakları
değerlendirilen kapasitelerinin daha da üzerinde bir gelişim gösterirken, rüzgar
tribünleri artık daha yüksek, daha güçlü ve daha hafif; bu da tribünlere daha
az rüzgardan dahi faydalanma şansı vermekle birlikte daha düzenli enerji
üretimi sağlamakta. Bu durum rüzgarın çeşitliliğine bakılmadan her türden
rüzgardan enerji üretilmesinin yanısıra, rüzgar tribünlerinin dağ sırtları veya
deniz kenarları gibi en rüzgarlı yerlerden başka, daha az rüzgar alan yerlere
de kurulumunu kolaylaştırmakta.
Karaya kurulan (Land-based) rüzgar tribünlerinin maliyeti,
diğer elektrik üretim kaynaklarının maliyetleri ile gittikçe daha da rekabet
edebilir durumda. Brezilya gibi bazı ülkelerde artık rüzgar gücü açık
arttırmalarda, uzun dönem maliyetleri göz önüne alındığında, fosil yakıt
alternatiflerinden daha cazip gelmekte (Ancak bunda petrol fiyatlarının uzun
vadede artmasının engelleyen bir çıtanın da etkili olduğunu söylemek gerekir).
Ancak kıyıdan uzakta (Offshore) kurulan rüzgar tribünleri, uzun vadeli
potansiyellerini korusalar da maliyetleri biraz daha fazla olduğundan biraz
daha beklemeleri gerekiyormuş gibi görünüyor. Aynı zamanda çizilen yol
haritası, (Hükümetler, endüstriler ve araştırma merkezleri tarafından) rüzgar
enerjisi maliyetlerinde 2050 yılına kadar, karaya kurulan tribünlerde %25’lik,
kıyıdan uzaktaki tribünlerde ise %45’lik bir düşüş hedefliyor.
Ancak bazı engeller bu süreci geciktirecekmiş gibi
görünüyor, bunların içinde finans sağlama, rüzgar enerjisinin dağıtılması
sorunu (Aralıklı bir enerji türü olmasından dolayı üretilen elektriğin bir
yerde depolanması gerektiği), izin alma ve halkın kabul etmesi ile ilgili
zorluklar. Rüzgar sistemi güvenilirliğini azaltmadan çeşitli rüzgar güçlerinden
faydalanabilmek için, güç sistemlerinin esnekliği ve elektrik marketlerinin
planlanması ile birlikte elektrik dağıtım sistemlerinin de geliştirilmesi
gerekmekte. Bununla birlikte bazı Avrupa ülkeleri, günümüzde geliştirilen
tahminlerle (forecasting), bağlantı sistemleriyle (interconnections), elektrik
talebine verebildikleri cevaplarıyla, depolamalarıyla ve geliştirilmiş market
planlamalarıyla tükettikleri elektriğin %15-%30’luk bir kısmını rüzgar
enerjisinden sağlayabilmekte. Yol haritası, bu zorlukları belirlemekte ve bu
zorlukların üstesinden gelinebilmesi için uygulanabilecekleri göstermekte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder